
Bu hikâye, aşkın ve ilişkilerin insanları nasıl kaybedenlere dönüştürebileceğini anlatan bir romantik komedi.
İnsan doğasının en acınası yanlarını gözler önüne sererken, aşkın farklı biçimleriyle gelen heyecan verici ve kaotik anları da esprili bir dille işliyor.
Hipergerçekçi bir anlatımla, karakterlerin en düşük anları bile izleyiciyi hem güldürecek hem de onlara derin bir empati kurma fırsatı sunacak.
Hikâyenin merkezinde Seo Min Gi var.
O, Kore edebiyatı okuyan bir üniversite birinci sınıf öğrencisi. Hayat karşısında tereddütlü, sürekli düşünen ama bazen aniden cesur adımlar atan biri.
20 yaşında olmanın getirdiği tecrübesizlikle, attığı her adım kaçınılmaz olarak sakarlıklar ve yanlış anlaşılmalarla sonuçlanıyor.
Ancak, Min Gi sadece komik bir karakter değil; aynı zamanda derin düşünen, idealleri ve sorgulamaları olan bir genç.
Dünyayı anlamaya çalışırken hata yapmaktan korkmayan, ama her seferinde kendi iç dünyasında uzun uzun bu hataları tartışan biri.
Öte yandan, Min Gi’nin hayatı onun aksine çok daha basit yaşayan bir yabancıyla kesişiyor.
Bu kişi, büyük hayalleri olmayan, sadece arkadaşlarıyla içki içmekten ve internet kafelerde oyun oynamaktan keyif alan biri.
Ancak bu beklenmedik karşılaşma, her iki karakterin de aşk ve hayat hakkındaki bakış açılarını değiştirecek bir dizi komik ve dokunaklı olaya kapı aralıyor.
Böylece, hikâye hem romantizmin hem de insan doğasının zayıf ama sevimli yönlerini, kahkaha ve duygusallıkla harmanlayan unutulmaz bir deneyime dönüşüyor.