
Tongrak, Güneydoğu Asya'nın en çok okunan aşk romanları yazarından biriydi. Yıllardır duygusal ve romantik dünyasında yazdığı karakterlerle okuyucularını büyülemişti. Ancak son romanı için ilham arayışında bir çıkmaza girmişti. Her kelime, her cümle bir türlü akmaz olmuş, hikâyesini yeniden yaratabilmek için taze bir deneyime ihtiyaç duyuyordu.
Bu yüzden, tropikal cennet Güney Tayland’a doğru bir yolculuğa çıkmaya karar verdi. Doğanın en saf halini görmek, yeni kültürler tanımak ve çevresindeki dünyayı daha yakından keşfetmek istiyordu. Tüm bu arayış, ona ilham vermek için bir fırsat olacaktı. Ancak Tayland'da geçirdiği ilk birkaç gün, beklediğinden çok farklı bir deneyim sundu.
Tayland'ın kıyılarında geçirdiği bir günün akşamında, Mahasamut adında sinir bozucu bir adamla tanıştı. Mahasamut, yerel bir rehberdi, ama sadece işinde değil, aynı zamanda her an herkesle tartışmaya ve insanları rahatsız etmeye meyilli biriydi. İlk başta onunla konuşmak oldukça zor geldi; aralarındaki dil engeli, kültürel farklar ve kişilik çatışmaları, her ikisinin de birbirini anlamasını zorlaştırıyordu. Ancak Mahasamut’in alaycı, bazen kibirli tavırları, bir şekilde Tongrak'ın dikkatini çekmişti.
Mahasamut, sinirli ve özgür ruhlu bir adamdı. Yazar, onu hiç beklemediği bir şekilde ilginç buldu. İçindeki itici güç, bir yanda bu adama karşı duyduğu hoşnutsuzlukla birleşse de, diğer yanda onun farklı ve cesur tavırları Tongrak’ı meraklandırıyordu. Mahasamut'in etrafındaki dünya ve tavırları, Tongrak’ın yazdığı karakterlerin fazlasıyla dışında, ama aynı zamanda ilginç bir şekilde onun kafasında yer etmeye başlamıştı.
Bir gece, beraber geçirdikleri birkaç saatlik zorunlu yakınlık, Tongrak'ı beklemediği bir şekilde içine çekti. Birlikte geçirdikleri zamanlarda, Mahasamut'in o sinir bozucu, biraz asi ve sert tavırlarının, bir şekilde ona çekici geldiğini fark etti. Yazar, hayatında hiç tanımadığı bir tür gerilim ve heyecan hissediyordu.
Ve bir akşam, son derece beklenmedik bir şekilde, yatakta buluştular. Bu durum, her ikisi için de oldukça karmaşık bir deneyim oldu. Mahasamut'in, oldukça rahat ve özgüvenli tavırları, Tongrak'ı sarmaladı. Yazar, bir an için kalbinin hızla çarptığını ve vücudunun Mahasamut'e nasıl tepki verdiğini fark etti. İlk başta, her şey çok hızlı ve anlamsız gibi görünse de, zamanla aralarındaki bağ derinleşti. Mahasamut’in sertliği ve özgürlüğü, bir yanda ona yabancı gelse de, diğer yanda ona çok tanıdık ve çekici geldi.
Tongrak, her şeyin normal olmadığı bir dünyaya adım attığını hissediyordu. Onun en çok yazdığı aşk hikâyelerindeki gibi, her şey romantik bir dokunuştan öte, bir savaş ve denge gibiydi. Mahasamut’in ona karşı soğukkanlı ama yoğun bakışları, Tongrak’ın içinde farkında olmadığı bir tutkuyu uyandırdı. Yazar, bu karmaşık duyguların kendisine ilham verdiğini fark etti, ama bunun yanında, içindeki huzursuzluğu ve kararsızlığı da göz ardı edemedi.
Bir yanda Mahasamut'e duyduğu çekim, diğer yanda onu anlamaya çalışmanın getirdiği karmaşa vardı. Tongrak, yazdığı aşk romanlarındaki duygusal gerilimi şimdi bizzat yaşıyor, ancak bu hikâyenin ne kadar gerçek olduğunu sorguluyordu.
Bilinçli bir şekilde değil, ama kalbinin ne istediğini hissederek, bu anın ve bu adama kendini kaptırmıştı. Yazar, aşkın her zaman beklenmedik şekillerde ortaya çıktığını biliyordu, ancak Mahasamut ile geçirdiği o geceden sonra, hikâyesinin nereye gideceğini ve ilhamın tam olarak hangi yönden geleceğini kestirememek, onu farklı bir yerin eşiğine getirmişti.
Tongrak, bu karanlık, fakat bir o kadar da ışıltılı ilişkide kendini kaybetmişti. Aşk, her zaman yazdığı kitaplarda olduğu gibi, karmaşık, tezatlarla dolu ve unutulmazdı.