
Yalnızlık, onları bir araya getiren görünmez bir köprü olur.
Hayatın farklı uçlarında savrulmuş, kalabalıklar içinde kaybolmuş iki yabancı...
Bir tesadüf, bir bakış ya da belki sessiz bir gecede paylaşılan bir an, yollarını kesiştirir.
İkisi de eksiktir.
Birinin sessizliği, diğerinin yaralarını anlar.
Birinin kahkahası, diğerinin boşluğunu doldurur.
Böylece, söze gerek kalmadan bir bağ oluşur aralarında.
Ancak, bu ilişki yalnızlığın ilacı mı, yoksa geçici bir teselli mi olacak?
Kendi kırık hikâyelerini birbirlerine anlatmaya cesaret edebilecekler mi?
Yoksa, iyileşemeyen yaralar onları sonunda yine farklı yollara mı savuracak?
Yalnızlığın getirdiği bu rastlantı, kalıcı bir aşka mı dönüşecek, yoksa bir veda mektubunda mı son bulacak?