Soğukkanlılığı ve profesyonelliğiyle tanınan elit bir koruma (bodyguard), patronunu hedef alan güçlü düşmanların radarına girince hayatını kurtarmak için ortadan kaybolmak zorunda kalır. Şehri terk edip kimliğini gizleyerek, gözlerden uzak küçük bir köye sığınır.
Orada, en az dikkat çekeceği mesleklerden birini seçer: anaokulu öğretmenliği. Sert mizacını gizlemeye çalışan bu güçlü kadın, bir grup yaramaz çocukla baş etmeye çalışırken hiç beklemediği bir şekilde hayatının en zor görevini üstlenir: sabırlı, sevecen ve güven veren bir öğretmen olmak.
Ancak köyde herkes ona sıcak yaklaşmaz. Özellikle çilek çiftliği sahibi inatçı bir genç adam, onun hakkında şüphe duyar. Geçmişinin sırlarla dolu olduğunu hisseden çiftçi, bu yabancı öğretmene güvenmekte zorlanır.
Zamanla, çocuklara gösterdiği içtenlik ve cesareti sayesinde köylülerle arasındaki buzlar erir. Çilek çiftçisi ise, başta en büyük muhalifi olsa da, gün geçtikçe onun gerçek yüzünü görmeye başlar. İkili arasında hem tatlı atışmalar hem de giderek derinleşen bir çekim doğar.
Ancak geçmişi onu bırakmaz. Düşmanları izini sürmeye başlar ve köyün huzuru tehdit altına girer. Artık sadece kendi hayatı değil, çocukların ve sevdiği adamın hayatı da tehlikededir.
A revenge drama and crime thriller about Han So Min, an unknown actress, who endures with only determination. She loses her parents to a phishing scam one day and infiltrates a massive voice phishing organization using deepfake technology, and takes them all down.
Eun-soo, hayatını evine ve hasta kocasına adamış bir ev hanımıdır. Kocası ölümcül bir hastalığın pençesindedir ve giderek artan tedavi masrafları, Eun-soo’yu çaresizlik içinde boğmaktadır. Günlük hayatının tekdüzeliği, bir gün yanlışlıkla eline geçen uyuşturucu dolu bir çantayla tamamen altüst olur.
Bu çanta onu, gizemli ve ketum bir lise öğretmeni olan Yi-kyeong ile tanıştırır. Yi-kyeong, göründüğünden çok daha fazlasını saklayan, karanlık sırlarla dolu bir adamdır. İkili, kendilerini bir anda polislerin ve suç çetelerinin hedefinde bulur.
Peşlerindeki kişi ise tecrübeli ve inatçı bir dedektif olan Tae-gu’dur. Kanun uğruna her şeyi göze alan Tae-gu, bu kovalamacada Eun-soo’nun aslında bir suçlu mu yoksa çaresiz bir eş mi olduğunu anlamaya çalışırken kendi vicdanıyla da yüzleşmek zorunda kalır.
Eun-soo, bir yandan ölüm döşeğindeki kocası için para bulmaya çalışırken, diğer yandan Yi-kyeong’un karanlık oyunlarının içine çekilir. Ancak her adımda, kime güveneceğini bilmediği bir dünyada yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide yürür.
Hua’ao şehri, her zaman disiplinli ve güvenli yapısıyla övünürken, bir anda sarsıcı cinayetler zinciriyle kaosa sürüklenir. Kurbanlar arasında hiçbir bağlantı yoktur; olay yerinde tek bir iz bile bırakılmaz. Ne görgü tanığı vardır, ne de güvenlik kameraları bir ipucu yakalayabilir. Polis teşkilatı, bu kusursuz cinayetler karşısında çaresizdir.
Sahneye, kusursuz çözüm oranıyla ün yapmış usta bir dedektif çıkar. Yıllardır açtığı her davayı başarıyla sonuçlandırmış, “yanılmaz” sıfatını kazanmıştır. Ancak bu kez karşısındaki düşman, zekâsını ve yöntemlerini onun kadar ustaca kullanmaktadır.
Araştırmalar ilerledikçe dedektif, şehrin karanlık yüzüyle karşılaşır:
Yeraltı ağları, siyasi entrikalar ve eski defterler yeniden açılır.
Cinayetlerin, yıllar önce çözülememiş bir dava ile bağlantılı olabileceği ortaya çıkar.
Katil, adeta dedektifle oyun oynar, onu sürekli yanlış yönlendirir.
Giderek artan baskı, dedektifi kendi zihinsel sınırlarıyla yüzleşmeye zorlar. Katilin attığı her adımda, “avlayan” ile “av” arasındaki çizgi giderek silikleşir. Artık sadece cinayetleri çözmek değil, hayatta kalmak da bir mesele hâline gelir.
1936 yılının çalkantılı Şanghay’ında, kader bir zamanlar ayrılmış iki eski çocukluk arkadaşını yeniden bir araya getirir. Biri, yeraltı dövüş turnuvalarında adını duyuran inatçı bir dövüşçü; diğeri ise ticarette ustalaşmış, görünürde lüks ve ihtişam içinde yaşayan bir iş adamıdır.
Yıllar önce dostlukları kopmuştur: farklı yollar seçmiş, farklı ideallere sarılmışlardır. Ancak yaklaşan fırtına ülkenin işgal tehdidi ve halkın baskı altındaki yaşamı onları yeniden aynı safta buluşturur.
İlk buluşmaları gergindir; güvensizlik, geçmişten kalan kırgınlıklar ve karşıt hayat tarzları onları karşı karşıya getirir. Fakat çok geçmeden, her ikisi de aynı vatansever amaç uğruna savaşmak zorunda olduklarını fark eder. Birlikte, Shanghai’ın arka sokaklarından yüksek sosyeteye kadar uzanan gizli operasyonlarda yer alır, düşmanlarla mücadele eder ve kendi içlerindeki çatışmaları aşmaya çalışırlar.
Bu yolculuk, yalnızca ülkeyi savunmak için verilen bir mücadele değil, aynı zamanda dostluğun yeniden doğuşu ve iki farklı kaderin tek bir amaçta birleşmesinin öyküsüdür.
Kurnaz kötüler, sinsice kurulan tuzaklar ve sessizce acı çeken kurbanlarla dolu karanlık bir dünyada üç sıra dışı dolandırıcı, açgözlülüğün pençesine karşı kendi yöntemleriyle mücadele ediyor. Onların tek kuralı var: yalnızca kötülerden çalmak. Ne kişisel intikam peşindeler ne de masumları hedef alıyorlar. Onlar için suç, zekâ ve cesaretle oynanan bir oyun; adalet ise çoğu zaman sahnelenmiş, zekice planlanmış bir numara.
Bu dünyanın merkezinde, “Özgüven Kraliçesi” lakabıyla tanınan, keskin zekâsı ve karizmatik liderliğiyle dikkat çeken Yi-rang var. O, her hamlesini bir satranç ustası gibi hesaplayan, rakiplerini daha ilk hamlede alt etmeyi bilen bir lider. Yanında yılların tecrübesiyle soğukkanlılığını hiç kaybetmeyen, planlarını en ince ayrıntısına kadar kusursuzlaştıran profesyonel James bulunuyor. Ekibin üçüncü halkası ise sıradan gibi görünen ama gizli yetenekleriyle herkesi şaşırtan Gu-ho. Saf görünümlü, içine kapanık halleriyle düşmanlarını kandırırken, ekibin en beklenmedik kozu haline geliyor.
Onların dünyasında hiçbir şey göründüğü gibi değil. Gördüğünüze güvenmeyin, çünkü her bakışın ardında başka bir plan gizli olabilir. Ve asla unutmayın: Bir dolandırıcıya asla kanmayın.
Cha Su-yeol, başarılı bir polis memurudur. Fakat hayatı boyunca taşıdığı en büyük yük, annesidir: kanlı geçmişiyle tüm ülkeyi dehşete düşürmüş olan, ünlü seri katil “Mantis”. Su-yeol, annesini reddederek, ondan uzak durarak ve adaletin yanında durarak kendine bambaşka bir yol çizmiştir.
Ama bir gün, şehirde yeni bir katil ortaya çıkar. Kurbanlarını seçme yöntemi ve işlediği cinayetler, tüyler ürpertici şekilde Mantis’in suçlarını taklit etmektedir. Polis teşkilatı çaresiz kalırken, Su-yeol kendini imkânsız bir seçimle yüz yüze bulur:
Kendisinin en çok nefret ettiği kişiye, yani annesine dönmek.
Adalet uğruna annesiyle işbirliği yapmak, Su-yeol’un hem mesleğini hem de vicdanını sarsacaktır. Fakat kopya katili durdurmanın tek yolu, “orijinal canavarın” aklına başvurmaktır.
“Katil annene güvenebilir misin? Yoksa seni de kurban mı seçecek?”
Bir yanda hastalarının acı çekmesine dayanamayan, ama yasal sınırların dışına çıkan idealist bir doktor…
Diğer yanda adaletin gri alanlarına tahammülü olmayan, kurallara sıkı sıkıya bağlı bir dedektif…
Bu kara mizah yüklü hikâye, ötanazi gibi ağır ve tartışmalı bir konuyu, hem düşündüren hem de zaman zaman rahatsız edici şekilde güldüren bir dille ele alıyor. Doktorun her “yardımı” bir başka soruyu doğururken, dedektifin araştırması vicdanla yasa arasındaki uçurumu derinleştiriyor.
Peki gerçekten suç kimde? Yaşatmak mı daha zor, yoksa huzurlu bir ölümü sağlamak mı?
Ve en önemlisi: Bu hikâyede kim kurban, kim suçlu?
"Doğaüstü olayları araştıran hayalet dedektif Da Il, bir gün gizemli tavırları ve geçmişiyle dikkat çeken Woo Hye adında bir kadınla karşılaşır. Bu karşılaşma, onu sırlarla örülü ve normal kuralların işlemediği tuhaf bir olayın içine sürükler. Gerçek ile öteki dünya arasındaki sınırların bulanıklaştığı bu davada, Da Il hem Woo Hye’nin kim olduğunu çözmeye çalışacak hem de karanlık güçlerle yüzleşmek zorunda kalacaktır."
İstersen bu metni bir dizi tanıtımı, kitap özeti veya arka kapak yazısı şeklinde daha da genişletebilirim. Nasıl bir format istediğini belirtmen yeterli.
Güney Kore, yıllardır katı silah yasaları sayesinde sokaklarında ateşli silahların neredeyse hiç bulunmadığı, güvenli bir ülke olarak bilinir. Ancak bu huzur, yeraltı dünyasında yaşanan büyük bir değişimle tehdit altına girer. Kaçak yollarla ülkeye sokulan yasa dışı silahlar, kısa sürede organize suç örgütlerinin eline geçmeye başlar. Polis, alışık olmadığı bir şiddet dalgasıyla karşı karşıya kalır.
Dedektif Jang Tae-hun, kurallara bağlı, inatçı ve adalet duygusu yüksek bir polistir. Ülkeyi saran bu yeni tehdit karşısında görevlendirilir. Her iz onu aynı isme götürmektedir: Yoo Ji-won, zeki, kurnaz ve uluslararası bağlantıları olan bir silah kaçakçısı. Yoo, yalnızca para için değil, aynı zamanda sistemin yozlaşmış yapısına meydan okumak için de hareket etmektedir.
Jang ve Yoo'nun yolları kesiştiğinde, aralarında yalnızca bir kovalamaca değil, aynı zamanda ideolojik bir savaş da başlar. Jang için bu bir görevdir. Yoo içinse bir oyun ve intikamdır. Ama zamanla, ikisi de birbirlerinin düşündüğünden çok daha karmaşık olduklarını fark eder.