
Bir kadının hikayesi, köyünden kovulup "cadı" olarak yaftalanırken, hoşlandığı erkekler yaralanıp ölür.
Bu olaylar yüzünden köy halkı kadını suçlar ve onu dışlar. Ancak bir adam, bu kadını ölüm kanunundan kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atar ve peşinden gider.
Bu adam, kadının suçsuz olduğunu ve kaderinin kurbanı olduğunu savunarak ona yardım etmeye karar verir.
Köydeki insanlar, kadının hoşlandığı erkeklerin ardı ardına kötü kaderlere uğramasını, onun cadılıkla ilişkilendirirler.
Bu durum, kadının suçlanmasına ve dışlanmasına yol açar. Her bir kayıp, halkın gözünde kadının suçluluğunu pekiştirir.
Ancak bu, kadının içindeki masumiyetin ve sevgiye olan tutkusunun yok olmasına neden olmaz.
Bir gün, kadını savunmaya karar veren adam, köyün yasalarına karşı çıkarak onu öldürülmekten kurtarmak için harekete geçer.
Adam, kadının masumiyetini ispat etmeye çalışırken, peşindeki tehlike her geçen gün büyür.
Bu ikili, kaderin zorlu sınavlarıyla yüzleşirken, aşk ve cesaretin ne kadar güçlü olabileceğini keşfederler.
Hikaye, sevgi, suçluluk, cesaret ve toplumun baskılarının arasındaki derin çatışmayı keşfederken, aynı zamanda insanlar arasındaki bağların bazen hayatta kalmak için her şeyden daha önemli olduğunu vurgular.