Luo Shiyiniang, sıradan bir köylü ailesinden gelmiş olsa da, doğuştan gelen güç ve irade ile hayatını şekillendirmeye kararlıdır.
Ailesinin düşük statüsüne rağmen, kadınların ev dışında da önemli bir rol oynaması gerektiğini savunur.
Yetenekli olduğu nakış sanatını, sadece bir kadın olarak değil, bir birey olarak kendi kimliğini bulmak için bir fırsat olarak görür.
Nakışla sadece aile bütçesine katkı sağlamayı değil, aynı zamanda özgürlüğünü kazanmayı hedefler.
Ancak, bir zamanlar asil ve saygın bir aile olan Luo ailesi, zaman içinde hızla zayıflamış ve iflasın eşiğine gelmiştir.
Shiyiniang, ailesinin onurunu yeniden kazandırabilmek için, halk arasında hala saygın olan Xu ailesiyle bir evlilik yoluyla ilişki kurma fırsatı bulur.
Xu Lingyi, Yongping Dükalığı'nın lideri ve aynı zamanda imparatorluk ordusunun en büyük generallerinden biridir.
Evlilik, Shiyiniang için yalnızca bir aileyi kurtarma aracı değil, aynı zamanda kendi kaderini kontrol edebilme şansı olarak görülür.
Ancak Xu ailesinin Shiyiniang'e karşı olan bakış açısı, onu başlangıçta zor bir duruma sokar.
Ailenin üyeleri, onu geçmişi ve statüsü nedeniyle küçümserken, Shiyiniang’ın cesareti ve kararlılığı onları şaşırtır.
İlk başta karşılaştığı zorluklara rağmen, Shiyiniang'in iyimserliği ve içtenliği, onun hem Xu ailesinin kalbini kazanmasına hem de aile üyeleriyle olan ilişkisini güçlendirmesine yardımcı olur.
Onun sıradışı zekâsı, içsel gücü ve her şeye rağmen pozitif tutumu, çevresindekileri etkilemeye başlar.
Xu Lingyi ise, Shiyiniang’in sadece dış güzelliğine değil, aynı zamanda güçlü karakterine de hayran kalır.
Zamanla birbirlerine duydukları saygı ve anlayış, evliliklerini gerçek bir aşka dönüştürür.
Birbirlerine duydukları derin sevgiyle, evliliklerinin başlangıcında yalnızca bir araya gelmiş iki insan olmanın ötesine geçerler.
Shiyiniang, Xu ailesine sadece kendi yerini değil, aynı zamanda sevgi ve anlayışı da getirir.
Evlenmelerinin ardından birbirlerine duydukları aşkla, yaşamları, yalnızca aile içindeki değil, toplumsal düzeyde de büyük değişimlere yol açar.
Cheng Tian-xiang, tenis oynamayı seven, enerjik ve pozitif bir adamdır.
Kız kardeşi Lin Xiao-ruo’yu yardım etmek için iş dünyasının sert ve soğuk figürü olan CEO Lin Xiao-nan ile tanıştırır.
Lin Xiao-nan, kariyerine tamamen odaklanmış, duygusal bağlardan kaçan biri olarak bilinir.
İlk başlarda, Cheng Tian-xiang’ın ona karşı gösterdiği içten ilgiyi ciddiye almaz ve ilişkileri gergin bir şekilde devam eder.
Ancak Cheng Tian-xiang’ın samimi ve kararlı tavırları, Lin Xiao-nan’ın koruduğu duvarları yavaşça yıkmaya başlar.
Aralarındaki ilişki, ilk başta çatışmalarla dolu olsa da zamanla bir çekim oluşur.
Ancak her ikisi de geçmişteki ilişkilerinin izlerini taşır ve yeni hislerle yüzleşmek, onları daha da karmaşık bir hale getirir.
Lin Xiao-nan’ın geçmişteki kırılgan duygusal deneyimleri, ona güven duymayı zorlaştırırken, Cheng Tian-xiang da kendisini duygusal olarak tamamen açmanın risklerini hisseder.
İki karakter de kalplerindeki engelleri aşmak zorundadır, ama duygusal bağları derinleştikçe, birlikte olmanın getirdiği mutluluk ve güven duygusunu yakalama şansları artar.
Hikaye, sevgi, güven ve affetme üzerine bir yolculuk, iki insanın kalplerindeki kırılgan noktaları keşfetmeleriyle şekillenir.
Zorlu geçmişler ve duygusal engeller, aşk yolculuklarını daha karmaşık hale getirse de, sonunda birbirlerine olan sevgi ve anlayışları, mutluluğu bulmalarına olanak tanıyabilir.
Bir çiçekçinin hayatı, sırlarla dolu bir düğün hazırlığının hemen öncesinde, en beklenmedik şekilde altüst olur.
Genç kadının müşterisi, düğününe günler kala gizemli bir şekilde hayatını kaybeder.
Şüpheler, ölümün doğal bir nedenden mi yoksa cinayetle mi gerçekleştiği üzerinde yoğunlaşırken, çiçekçi, her şeyin aslında çok daha karmaşık olduğunu fark eder.
Sadece onun değil, etrafındaki yüksek sosyeteden pek çok kişinin de karanlık sırları vardır.
Bu sırların ardında gizlenen hırs, ihanet ve ölümcül yalanlar, çiçekçiyi derin bir araştırmaya sürükler.
Zengin ve güçlülerin dünyasında, masumiyetin ve güvenin ne kadar kolayca yıkılabileceğini gözler önüne serer.
Çiçekçi, bir yandan cinayeti çözmeye çalışırken, bir yandan da kendi geçmişinden gelen karanlık izleri saklamak zorundadır. Her adımda, sadece bir suçlu değil, tüm bir sınıfın kirli ilişkileriyle yüzleşmektedir.
Ancak, ardında bıraktığı ipuçları ve ortaya koyduğu cesaret, onu hem katilin hem de kendi geçmişinin karşısına çıkarır.
Gizliden gizliye çözülen bu olay, çiçekçinin hem içsel hem de dışsal dünyasını şekillendirir.
Sonunda, ölümün ardındaki sırlar çözüldükçe, herkesin maskesi düşer ve geriye sadece hayatta kalanların ve kaybolanların izleri kalır.
Daon, kariyerinde başarılı ve dikkat çekici bir adamdır, ancak profesyonel hayatının dışında, duygusal ve kişisel ilişkileri karmaşıktır.
Sunghyeon ile sık sık fikir ayrılıklarına düşerler ve bu da onların ilişkilerini daha da karmaşık hale getirir.
Zamanla aralarındaki bağ derinleşse de, bu ilişki her geçen gün daha belirsiz bir hal alır.
Daon'un hayatına giren Jaemin, geçmişten gelen bir figürdür; onunla olan ilişkisi eskiye dayansa da, aralarındaki dinamikler değişmiş olabilir.
Diğer taraftan, Suhyeon, şirketin varisi olarak Daon'un profesyonel hayatının dışında da önemli bir figür haline gelir. Suhyeon'un varlığı, Daon'un duygusal dünyasını daha da karmaşıklaştırır.
Bütün bu ilişkiler birbirine geçmişken, Daon’un kalbinde kimin yer alacağı, ve bu karmaşık ilişki üçgeninin nasıl bir sonuca ulaşacağı merak konusudur.
Bu hikaye, iş ve özel hayat arasındaki sınırların bulanıklaştığı, insan ilişkilerinin duygusal derinliklerine indiği, karmaşık bir aşk ve dostluk öyküsünü anlatıyor.
Mao Koshiba, gıda sektöründe çalışan başarılı bir satış temsilcisidir.
Bir gün, uzun zamandır birlikte olduğu erkek arkadaşının sadakatsizliğini öğrenir.
Bu acı gerçekle başa çıkmaya çalışan Mao, kendini alkolle teselli etmeye karar verir ve bir barda geceyi geçirir.
Fakat ertesi sabah, kendisini tanımadığı bir adamın yatak odasında uyanırken bulur. Üstü başı dağınık ve kafası karışıktır.
Odayı hızlıca incelemeye başladığında, adamın yüzünü görüp kendini tanımaya çalışırken, adamın aslında yeni işyerindeki patronu, Hajime Ando olduğunu öğrenir.
Fakat şok edici bir şekilde, Ando, Mao'ya evlendiklerini ve onların düğün gecesinde olduğunu iddia eder.
Mao'nun aklı karışmışken, hayatının beklenmedik bir şekilde değişeceği bu durumda ne yapması gerektiğini çözmeye çalışırken, kendisini yeni bir evlilik ve yeni bir hayatın içinde bulur.
Wen Yifan, lise yıllarından tanıdığı, bir dönem duygusal olarak uzaklaştığı ve reddettiği Sang Yan ile bir tesadüf sonucu aynı evde yaşamaya başlar.
Başlangıçta, her iki taraf da birbirlerinden uzak durmaya çalışır, eski ilişkinin yarattığı rahatsızlık ve aralarındaki mesafe onları birbirlerinden çekingen kılar.
Fakat bir gün, Sang Yan’ın uyur gezer olduğunu öğrenmesiyle, Wen Yifan’ın dünyası beklenmedik bir şekilde değişir.
Bu yeni keşif, ikisinin hayatlarını yeniden birleştirir ve aralarındaki ilişkiyi farklı bir seviyeye taşır.
Sang Yan’ın uyur gezme durumunun getirdiği garip ve komik anlar, ikilinin ilişkisini daha karmaşık ve duygusal hale getirirken, geçmişin izleriyle yüzleşmelerini de zorlaştırır.
Jiang Shuo, perili evleri satın alıp satan bir işadamıdır.
Ancak, geçmişine dair hatırlayabildiği çok az şey vardır çünkü amnezi hastalığı çekmektedir.
Bununla birlikte, okültizm (batıl inançlar, doğaüstü olaylar) konusunda oldukça bilgi sahibidir.
Hayatına yönelik hatırlayamadığı birçok şey olsa da, doğaüstü olaylara dair derin bir anlayışa sahiptir. Bir gün, Qin Yi Heng adında bir psikologla yolları kesişir.
Qin Yi Heng, kaybolan babasını bulmaya çalışan, kararlı bir adamdır. Aynı zamanda, hikayeye dahil olan üçüncü kişi ise, bir savaş lordunun kızı olan Yuan Mu Qing'dir. Üçü, gizemli ve korkutucu güçlere karşı birlikte savaşmaya karar verirler.
Qin Yi Heng, babasının kaybolduğu bir yıl önceye ait bir mektup alır.
Bu mektup, Jiang Shuo'nun ölümüne kadar geri sayımın yapıldığı bilgiyi içerir ve Jiang Shuo’nun ölümünü engellemeye çalışan bir işarettir. Mektup, aynı zamanda Qin Yi Heng'in kaybolan babasının izini sürebilmesi için bir ipucu da barındırmaktadır.
Mektubun üzerinde, altı parmaklı bir mühür bulunur, bu da olayların doğaüstü bir bağlamda şekillendiğini gösteren bir işarettir.
Qin Yi Heng, babasının kaybolduğu günden beri peşinden sürüklenen ipuçlarını birleştirerek, son bir umut olarak bu garip mektubu incelemeye karar verir.
Jiang Shuo'nun ölümüne dair bir sayım başlamışken, Qin Yi Heng yalnızca babasını bulmakla kalmayacak, aynı zamanda Jiang Shuo'yu ve diğerlerini bu korkutucu kehanetten kurtarmaya çalışacaktır.
Jiang Shuo'nun amnezisi ve okültizmle ilgili bilgisi, bu gizemli yolculukta onlara yardımcı olur. Yuan Mu Qing ise savaşçı geçmişi ve liderlik vasıflarıyla grubun güçlü bir müttefiki olur.
Üçü, birbirlerinin eksik parçalarını tamamlayarak, bu karanlık ve bilinmeyen tehdide karşı birleşirler.
Ancak, gizemli güçlerle savaşırken, Jiang Shuo’nun geçmişinin ardında yatan karanlık sırlar, onları büyük bir tehlikeye sokacaktır.
Bu yolculuk, sadece kaybolan bir babanın izini sürmek değil, aynı zamanda Jiang Shuo'nun ve tüm grubun hayatta kalıp kalamayacaklarını belirleyecek, ölümle yüzleşmeleri gereken bir mücadeleye dönüşecektir.
Gizemin derinliklerine indikçe, her bir karakterin geçmişi ve sırları birbirine daha yakınlaşacak, yalnızca gerçeği ortaya çıkarmak değil, aynı zamanda birbirlerine duydukları güveni de test edeceklerdir.
Jiang Shuo'nun hatırlayamadığı geçmişi, aslında çok daha karanlık ve tehlikeli bir geleceğin habercisi olabilir.
Ji Hyung Joo, şiddet suçları biriminde çalışan bir dedektiftir. Eskiden trafik polisiydi ama aradığı bir suçluyu yakaladıktan sonra terfi almıştır.
Bu değişikliğin üzerinden yedi yıl geçmiştir ve Hyung Joo, her zaman nasıl rahatlayacağını bilen yetenekli bir insandır.
Başta, bir yıl geriye gitme ve hayatını “yeniden başlatma” fırsatına sahip olduğu için mutlu olsa da, zamanla bu süreçteki gizemli olaylar artmaya başlayınca, gerçeği ortaya çıkarmak için araştırmalara başlar.
Hyung Joo'nun, zaman yolculuğu yaptığı on kişiyle birlikte yaşadığı bu gizemli olaylar, kaderlerin nasıl şekillendiğini ve kimlerin bu değişikliklere sebep olduğunu sorgulatacaktır.
Hikaye, Japonca "Repeat" adlı romandan uyarlanmıştır.
Bu roman, zaman yolculuğunun doğurabileceği tehlikeleri ve her bir bireyin kendi hayatındaki değişikliklere nasıl adapte olabileceğini sorgulayan bir yapıyı barındırır.
Hyung Joo ve diğer dokuz kişi, geriye gittikleri bu bir yıllık zaman diliminde, daha önce fark etmedikleri birçok gizemle karşılaşırlar.
Kaderlerinin değişmesiyle, her birinin hayatında birer değişiklikler meydana gelir. Bu değişiklikler bazen onları daha iyi bir yola yönlendirirken, bazen de korkunç sonuçlarla karşılaşmalarına neden olur.
Bu yolculuk sadece kişisel bir "yeniden başlatma" değil, aynı zamanda ölümcül bir oyunun içine çekilme anlamına gelir.
Hyung Joo'nun görevi, sadece kendi hayatını değil, birlikte olduğu diğer kişilerin de hayatlarını kurtarmaktır.
Zaman yolculuğunun sunduğu fırsatlar, her bireyin kararlarını ve eylemlerini daha karmaşık hale getirir.
Onlar, bu yeni zaman çizelgesinde yapacakları seçimlerle birbirlerinin kaderlerini değiştirebileceklerdir.
Ancak her değişiklik, beraberinde bilinmeyen sonuçlar getirecektir. Kaderin yörüngesine bir kez daha müdahale eden bu grup, gerçeği ortaya çıkarana kadar yaşadıkları her anı sorgulayacaktır.
Hyung Joo'nun liderliğinde, grup, geçmişin ve geleceğin kesiştiği noktada gizemli olayları çözmeye çalışırken, zamanın kendisiyle ilgili derin sorularla yüzleşir.
"Bir yıl önce ne olmuştu?" sorusu, sadece zaman yolculuğunun gizemi değil, aynı zamanda kişisel bir hesaplaşmanın da başlangıcı olacaktır.
Ryu, yetenekli genç bir yazardır ve lise yıllarından beri birlikte olduğu sevgilisi Pin ile mutlu bir ilişki yaşamaktadır.
Birbirlerini severler ve evlenmeyi planlamaktadırlar.
Fakat Ryu’nun kaderi yüzünden, bir trafik kazasında Pin'i sonsuza kadar kaybeder. Bu trajedi Ryu'yu derinden etkiler ve kendini suçlamaya başlar.
Kendini içkiyle avutmaya başlar ve tüm dünyadan çekilir.
Ancak, Ryu’nun çalıştığı şirketteki patronunun torunu olan Arm’in gelmesiyle, Ryu’nun dünyası yavaşça yeniden ışıkla dolar. Arm ile kurdukları ilişkiler derinleştikçe, Ryu’nun kararmış olan hayatı bir nebze de olsa yeniden renklenmeye başlar.
Bir gün, Ryu kanser olduğunu öğrenir ve ömrünün sonlarına gelmiş olduğunu fark eder.
Bunun üzerine, Arm tamamen Ryu’nun bakımına kendini adar ve birlikte yaşamaya karar verirler. Fakat, dünya her zaman acımasızdır.
Ryu ve Arm, onları ayıran bir gerçeği öğrendiklerinde hayatları bir kez daha altüst olur.
Bu gerçek, ikilinin arasını açar ve Ryu, Arm’in hayatından kaybolur.
Arm, Ryu’yu her türlü yöntemle bulmaya çalışır ama bir türlü başarılı olamaz. Ta ki bir gün, Arm bir kutu bulana kadar. Bu kutu, her sorunun cevabını barındırmaktadır.
Hikaye, kaybın derin acısı, kendini suçlama, umut ve yeniden başlama temalarını işler.
Ryu’nun hayatına dokunan insanlar ve yaşadığı olaylar, ona hem acı hem de gerçek anlamda bir dönüşüm yaşatır.
Arm’in sevgisi, Ryu’nun acı dolu yolculuğunda ona bir umut ışığı olur, ancak her şeyin sonunda gerçeklerin ortaya çıkmasıyla, her şeyin ne kadar kırılgan olduğu bir kez daha gözler önüne serilir.
Kutu ise, bu ilişkinin sonlanmış olan, ancak hâlâ açığa çıkmayı bekleyen gizemlerini ve cevapları barındırmaktadır.
Bir kadının hikayesi, köyünden kovulup "cadı" olarak yaftalanırken, hoşlandığı erkekler yaralanıp ölür.
Bu olaylar yüzünden köy halkı kadını suçlar ve onu dışlar. Ancak bir adam, bu kadını ölüm kanunundan kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atar ve peşinden gider.
Bu adam, kadının suçsuz olduğunu ve kaderinin kurbanı olduğunu savunarak ona yardım etmeye karar verir.
Köydeki insanlar, kadının hoşlandığı erkeklerin ardı ardına kötü kaderlere uğramasını, onun cadılıkla ilişkilendirirler.
Bu durum, kadının suçlanmasına ve dışlanmasına yol açar. Her bir kayıp, halkın gözünde kadının suçluluğunu pekiştirir.
Ancak bu, kadının içindeki masumiyetin ve sevgiye olan tutkusunun yok olmasına neden olmaz.
Bir gün, kadını savunmaya karar veren adam, köyün yasalarına karşı çıkarak onu öldürülmekten kurtarmak için harekete geçer.
Adam, kadının masumiyetini ispat etmeye çalışırken, peşindeki tehlike her geçen gün büyür.
Bu ikili, kaderin zorlu sınavlarıyla yüzleşirken, aşk ve cesaretin ne kadar güçlü olabileceğini keşfederler.
Hikaye, sevgi, suçluluk, cesaret ve toplumun baskılarının arasındaki derin çatışmayı keşfederken, aynı zamanda insanlar arasındaki bağların bazen hayatta kalmak için her şeyden daha önemli olduğunu vurgular.