
Song Xiaoyu, sıradan bir genç kadındır.
Fakat bir gün, bilinmeyen bir güç tarafından kendini gizemli bir senaryo dünyasının içinde bulur.
Bu dünya, klasik bir romantik trajediye aittir ve Xiaoyu bu hikâyede yalnızca gözyaşları ve acıyla hatırlanan, erkek başrol tarafından terk edilmeye mahkûm olan trajik kadın karakterdir.
Başta bu durumun bir rüya ya da kısa süreli bir halüsinasyon olduğunu düşünür.
Ancak ne zaman senaryonun dışına çıkmaya kalksa, kendini tekrar eden ölümcül sonlarla karşı karşıya bulur.
Kaçmayı denedikçe dünya onu tekrar tekrar başlangıca savurur ve her seferinde daha da kırılgan hale gelen kader iplikleri arasında sıkışıp kalır.
Onu bu yazgıya iten kişi ise, hikâyenin soğukkanlı ve hesapçı başrolü Nan Heng'dir.
Xiaoyu ondan kaçmaya çalıştıkça kader onu Nan Heng’e daha da yakınlaştırır.
Ancak zaman geçtikçe Xiaoyu, bu dünyanın sadece bir kurgudan ibaret olmadığını; karakterlerin "rol yapmadığını", kaderin gerçekten onları yönlendirdiğini fark eder.
Her bir karakter, önceden belirlenmiş bir senaryoya zincirlenmiş gibidir.
Xiaoyu ise artık yalnızca hayatta kalmaya değil, kendi hikâyesinin yazarı olmaya kararlıdır.
Kaderini değiştirmek için savaşacak, Nan Heng’in kalbindeki sırları ortaya çıkaracak ve bu döngüyü kırmanın bir yolunu arayacaktır.