
10 yıl boyunca Amerika'da yaşadıktan sonra, Hu-young'un Kore'ye dönüşü, bir zamanlar kaybettiği duygulara ve anılara tekrar ulaşmasını simgeliyor. İlk aşkı Hong-ju ile bir kafede karşılaşması, bir anlamda geçmişin yeniden gün yüzüne çıkmasıdır. Bu, tıpkı çok tanıdık ve romantik bir şekilde gerçekleşen tesadüflerle anlatılmak istenen bir olgudur: Peter Pan'ın Wendy'nin odasına uçması ya da prensin Cinderella'nın kaybolan cam ayakkabısını bulması gibi olaylar, geçmişin güzel anılarına yeniden kavuşmakla ilgilidir.
Hu-young, yıllar geçmesine rağmen, Hong-ju'nun önünde hala aynı duygusal naifliği ve beceriksizliği taşır. Bu durum, zamanın sadece dışsal değişimlere yol açtığını ama duygusal bağların zamanla zayıflamadığını, aksine belirli anlarla yeniden canlandığını gösterir. 19 yaşındaki bir gencin duygusal saflığını ve heyecanını yeniden keşfetmesi, bir tür zaman yolculuğu gibi, her şeyin yeniden taze bir şekilde başlaması anlamına gelir.
Son olarak, geçmişin solmuş günleri, yeniden Hong-ju ile geçirilen zamanla birlikte rengarenk bir şekilde canlanır. Burada "gökkuşağı" ifadesi, taze ve renkli anıların, yeniden ortaya çıkan duyguların, tıpkı bir gökkuşağının tüm renkleri gibi, hayatı ve ilişkiyi daha parlak hale getirdiğini simgeliyor.