
1997 yılı… Güney Kore, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birinin eşiğinde.
Bir gecede çöken bankalar, kapanan fabrikalar ve dağılan aileler… Tam da bu fırtınanın ortasında, küçük ama umut dolu bir şirket olan Typhoon Trading Company, ayakta kalmaya çalışmaktadır.
Şirketin sahibi Kang Dae Hoon, dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla tanınan bir adamdır. Oğlu Kang Tae Pung ise zengin bir ailenin rahatlığı içinde büyümüş, hayatın zorluklarıyla pek karşılaşmamıştır. Ancak kriz vurduğunda, Tae Pung’un dünyası altüst olur. Şirket batma noktasına gelir, babası ani bir hastalık sonucu hayatını kaybeder ve Tae Pung, ilk kez gerçek dünyanın acımasız yüzüyle karşılaşır.
Yıkıntıların arasında, babasının mirasını yaşatmaya kararlı olan Tae Pung, Typhoon Trading Company’nin başına geçer.
Artık zengin bir mirasçının değil, ailesi ve çalışanları için savaşan bir liderin hikâyesi başlamıştır.
Şirketin muhasebecisi O Mi Seon, mütevazı ama kararlı bir genç kadındır. Ailesinin geçimini sağlamak için elinden gelen her işi yapar sabah kahvesinden akşam defterine kadar her detay onun sorumluluğundadır. Tae Pung’un şirkete sahip çıkma azmi, Mi Seon’un içinde de bir kıvılcım yakar. Birlikte, ekonomik krizin soğuk rüzgârlarına karşı durmaya çalışırlar.
Aralarındaki bağ, zamanla iş arkadaşlığının ötesine geçerken, Typhoon Trading Company sadece bir iş yeri değil, yeniden doğuşun ve umudun sembolü haline gelir.
“Fırtınanın ortasında bile, kalbini kaybetmezsen ayakta kalırsın.”
Bu hikâye, bir ülkenin yeniden ayağa kalkışını, bir şirketin küllerinden doğuşunu ve iki insanın zor zamanlarda filizlenen aşkını anlatıyor.