Shi Fake, nüfuzlu ve zengin bir ailenin şımartılmış kızı olarak şehirde lüks ve rahat bir hayat sürmektedir. Alışveriş, partiler ve sosyal etkinlikler onun günlük rutininin bir parçasıdır. Her şeye sahip görünse de, yaşamı yüzeyde parıldayan ama içten içe boş bir dünyadır.
Bir gün, dağlardan gelen esrarengiz ve cesur bir yabancıyla yolu kesişir: Lu Chi. O, ikinci nesil bir haydut olmasına rağmen kaba saba değil, zeki, becerikli ve bir o kadar da karizmatiktir. Şehre gelme amacı ise çok kişisel ve ciddi: Yıllar önce kaybolan küçük kız kardeşini bulmak.
İlk karşılaşmaları tam anlamıyla bir felakettir: Shi Fake’in kibirli tavırları ve Lu Chi’nin patavatsız dürüstlüğü büyük bir çatışma yaratır. Ancak kader, yollarını tekrar tekrar kesiştirir. Zıt dünyalara ait olmalarına rağmen, aralarındaki çekim giderek artar.
Shi Fake, Lu Chi’nin hayat mücadelesini gördükçe kendi değerlerini sorgulamaya başlar. Lu Chi ise, Shi Fake’in gösterişli hayatının ardındaki kırılgan kalbi fark eder. Küçük kız kardeşin gizemi çözülmeye başladıkça, ikili hem birlikte savaşır hem de birbirlerini tanımaya başlar.
Üniversite öğrencisi Yiğit, hayatında ilk kez bir kör randevuya katılır ve karşısındaki kız, Lara, daha ilk anda kalbini çalar. Zarif, zeki ve biraz da gizemli olan Lara ile geçirdiği birkaç saat, Yiğit’in aşkı ilk kez gerçek anlamda yaşamasına neden olur.
Ancak ertesi sabah, Lara ortadan kaybolur. Yiğit onu bulmak için çabalarken kapısını çalan bir yabancı, şaşırtıcı bir gerçeği açıklar: Lara, bilinmeyen bir nedenden dolayı bir erkeğin bedeninde uyanmıştır. Artık dış görünüşü tamamen değişmiş olan Lara, hâlâ aynı kişiliğe ve duygulara sahiptir. Lara'nın geçici bir lanetin etkisinde olduğunu ve sonunda eski haline döneceğini öğrenirler, ancak bunun ne zaman olacağı belli değildir.
İkili, dış dünyanın yargılayıcı bakışlarına ve içlerindeki karmaşık duygulara rağmen birbirlerinden vazgeçmemeye karar verir. Lara’nın geri dönüşünü beklerken, Yiğit, sevginin sadece fiziksel çekime değil, ruhsal bağa dayandığını yeniden keşfeder.
Zaman geçtikçe, Lara’nın geri dönüşü bir belirsizliğe dönüşürken, Yiğit’in duyguları da sınanır. Lara hâlâ aynı kişi mi? Yiğit gerçekten neye âşık olmuştu?
Misa, hayatı boyunca başkalarının gölgesinde yaşamıştır. En yakın arkadaşına sonsuz bir sadakatle bağlanmış, kocasına ise sorgusuz sualsiz güvenmiştir. Ancak bir gün, en büyük iki güvencesinin eşi ve en yakın arkadaşı gizli bir ilişkisi olduğunu öğrenir. Bu ihanetin yıkıcı etkisiyle yaşanan bir olay sonucu Misa hayatını kaybeder.
Ama bu son değildir.
Misa, gözlerini açtığında kendini on yıl öncesine, her şeyin henüz başlamadığı zamana geri dönmüş halde bulur. Artık hayatının kontrolünü eline almayı, bir figüran değil kendi hikâyesinin başrolü olmayı kafasına koyar. Ve yeni planı nettir: İhanet eden eşini ve arkadaşını zorla birbirleriyle evlendirecek, böylece birbirlerinin gerçek yüzleriyle yüzleşip hayat boyu mutsuz olacaklardır.
Yeni hayatında, kariyerine daha fazla odaklanmaya karar verir. Çalıştığı şirkette karizmatik ve ketum yönetmeniyle yolları kesiştiğinde ise, intikam planları kadar kalbinin de değişmeye başladığını fark eder. Yönetmen ona sadece destek olmakla kalmaz, aynı zamanda Misa’nın kendisini tanımasına, gerçek arzularını keşfetmesine yardım eder.
İntikam ve ikinci şans arasında kalan Misa, geçmişin gölgesinde mi yaşayacak yoksa kendi ışığını mı seçecek?
Lin Yang, 31 yaşında, iş hayatında başarılı, sorumluluk sahibi bir kadındır.
Ancak dışarıdan parlak gözüken hayatının içinde ne bir evi ne de bir tutkusu vardır.
Kendi adına sahip olduğu tek şey, belki de yalnızlığıdır.
Hayatı planlı, düzenli ama duygusal olarak donuk ve monoton bir çizgide ilerlemektedir.
Bir gün aniden geçmişten tanıdığı biri tekrar karşısına çıkar:
Lu Zheng An, ondan 7 yaş küçük, zamanında yan dairede oturan ve çocukken abla dediği komşusu Lin Yang’a hayran bir genç adam.
Yıllar sonra yurt dışındaki eğitimini tamamlayıp ülkeye dönen Zheng An, sadece ona olan duygularını değil, hayatına dahil olma isteğini de beraberinde getirir.
Zheng An, Lin Yang’ın hayatına adım adım sızar: önce evine taşınır, ardından iş hayatına girer.
Lin Yang başta bu "küçük kardeş"e karşı mesafesini korumaya çalışır.
Kendi kendine onun hâlâ o küçük çocuk olduğunu tekrar tekrar hatırlatır.
Ama zamanla, Zheng An’ın içtenliği, kararlılığı ve çekiciliği karşısında duvarları yavaşça yıkılmaya başlar.
Zheng An’ın gelişiyle, Lin Yang’ın monoton dünyasında bir şeyler değişir.
Uzun süredir uyuyan kalbi uyanır, hayatına renk gelir.
"Kalp Oyunu"
Enerjik, neşeli ve yerinde duramayan Alys, en yakın arkadaşının isteği üzerine gizemli ve soğuk biri olarak bilinen Drake Palma'yı baştan çıkarmayı kabul eder.
Plan oldukça nettir:
Drake’i kendine âşık edecek, ardından onun kalbini kırarak arkadaşının intikamını alacaktır.
Ancak işler hiç de planlandığı gibi gitmez.
Alys, Drake’in buz gibi dış görünüşünün ardında yaralı, derin ve duvarlar örmüş bir kalp keşfeder.
Başlangıçta yalnızca bir oyun olan ilişkileri zamanla karmaşık duygulara evrilir.
Alys, bir yandan en yakın arkadaşına olan sadakatini korumaya çalışırken, diğer yandan Drake’e karşı hissettikleriyle yüzleşmek zorunda kalır.
Drake ise, Alys’in neşesi ve samimiyeti karşısında ilk kez savunmasız kalır.
Ancak geçmişindeki karanlık sırlar ve güvensizlikleri, bu ilişkinin önüne sürekli engeller koyar.
Alys’in göreviyle duyguları çatışırken, ikisi de şu soruyla baş başa kalır:
"Cuma: Kalpsiz Bir Adam ve Yapay Bir Kalp"
Lu Kun, genç yaşta kurduğu teknoloji şirketiyle büyük başarı elde etmiş, yenilikçi ve vizyon sahibi bir iş insanıdır.
Kalabalık toplantılarda hitabet yeteneğiyle parlayan bu adamın hayatı, herkesten gizlediği büyük bir sırla şekillenmiştir:
Doğrudan cilt temasıyla tetiklenen gizemli ve ölümcül bir alerji.
Basit bir el sıkışma bile onun için ölüm riski taşıyabilir.
Bu sebeple Lu Kun, insanlarla arasında hep görünmeyen bir mesafe kurar.
Güven, yakınlık ve fiziksel temas onun hayatında yer bulamaz.
Ta ki, Dr. Fu Yang isimli dahi bir doktorun geliştirdiği ileri teknoloji bir robot hakkında bilgi alana kadar.
"Friday" (Cuma) adını taşıyan bu robot, yalnızca insan görünümünde değil, aynı zamanda insan gibi düşünen ve hisseden bir yapay zekâya sahiptir.
Friday'in varlığı, Lu Kun’un hayatında bir dönüm noktası olur. İlk kez fiziksel temas kurabileceği biri vardır artık her ne kadar "biri" denemezse de.
Zamanla, Lu Kun bu yapay varlıkla arasında tuhaf bir bağ hissetmeye başlar.
Gerçekten duygular geliştiriyor mudur, yoksa bu sadece teknolojik bir yanılsama mıdır?
Ancak Lu Kun’un hayatındaki bu kırılgan denge, Friday’in geçmişiyle ilgili gizemler ortaya çıkınca sarsılır.
Gerçek insanlarla kuramadığı bağı bir robotla kurmak mümkün müdür?
Peki ya robotun kalbinde gerçekten hissetmeye dair bir kıvılcım varsa?
Showa döneminde geçen bu hikâyede, yeni evli çift Natsumi Ebata ve Takimasa Ebata, tek bir flört günü dahi geçirmeden görücü usulüyle evlenirler. Geleneksel değerlerin hâkim olduğu bu dönemde, evlilikleri başlangıçta yalnızca bir zorunluluk gibi görünür.
Natsumi, hayalleri olan neşeli ve hayata meraklı bir genç kadındır. Takimasa ise içine kapanık, disiplinli ve sessiz bir devlet memurudur. Farklı dünyaların insanları gibi görünen bu iki yabancı, aynı çatının altında yaşamaya başladıklarında, küçük çatışmalar ve tatlı yanlış anlamalar kaçınılmaz olur.
Ancak zamanla, sabahları birlikte içilen çay, yağmurda paylaşılan bir şemsiye ya da birlikte pişirilen basit bir yemek gibi sıradan anlar, ikisinin de kalbinde sessizce bir şeyler uyandırır. Natsumi’nin sıcaklığı Takimasa’nın duvarlarını yavaş yavaş yıkar, Takimasa’nın sadakati ve inceliği ise Natsumi’ye güven verir.
Bu, büyük romantik jestlerin değil, küçük jestlerin hikâyesidir. Zoraki başlayan bu evlilik, adım adım gerçek bir aşka dönüşürken, seyirciye daima şunu hatırlatır: Aşk, en çok sessiz ve sade anlarda kök salar.
Olimpiyatlarda madalyalar kazanmış üstün yetenekli sporcular, hükümetin başlattığı özel bir programla polis teşkilatına katılır. Bu cesur yeni proje, spor dünyasındaki başarıları adaletin hizmetine sunmayı amaçlar. Artık madalyalarını kenara bırakıp, rozetlerini takan bu atletler, fiziksel dayanıklılıkları ve keskin refleksleriyle suçla mücadelede yepyeni bir çağ başlatır.
Ana karakterler:
Lee Min-jae – Altın madalyalı bir judocu. Güçlü, sabırlı ve adalet duygusu yüksek. Suçluları yere sermekte usta ama kalbi yumuşak.
Park So-yeon – Eski bir kısa mesafe koşucusu. Takip sahnelerinin yıldızı, zekâsı ve çevikliğiyle olayların çözülmesinde kilit rol oynar.
Kang Woo-sung – Eski okçuluk şampiyonu. Dikkatli gözlem yeteneği ve sabrı sayesinde keskin nişancı olarak görev yapar.
Bu sıra dışı ekip, sıradan suçlardan organize çetelere kadar birçok tehlikeli davada görevlendirilir. Ancak başarıları, yalnızca fiziksel becerilerinden değil, takım ruhundan ve geçmişteki zorlukları birlikte aşma kararlılıklarından kaynaklanır.
Her bölümde yeni bir vaka, derinleşen karakter hikâyeleri ve spordan gelen disiplinin adalete dönüşümüne tanık oluruz. Fakat onları bekleyen en büyük tehdit, teşkilat içinde yükselen yozlaşma olacaktır…
“Gölgelerin Avukatı: No Mu-jin”
No Mu-jin, işçi haklarını savunan kararlı bir iş hukuku avukatıdır.
Ancak onu diğer avukatlardan ayıran çok sıra dışı bir özelliği vardır: Hayaletleri görebilmektedir.
Bir iş kazasında ölümün eşiğinden döndükten sonra, hayatı tamamen değişir.
Artık sadece yaşayanların değil, ölmüş ama haklarını arayamamış işçilerin de sesi olmak zorundadır.
Kendisinden yardım isteyen ruhlar, haksız yere işten çıkarılmış, ölümleri örtbas edilmiş ya da hayatlarını adadıkları iş yerlerinde unutulmuş insanlardır.
Mu-jin, yaşayanların hukuk sisteminde ölmüşlerin adaletini sağlamak için mücadele etmeye başlar.
Her vaka, sadece bir iş davası değil; aynı zamanda bastırılmış trajedilerin, pişmanlıkların ve sessiz çığlıkların hikâyesidir.
Ancak bu yolda yalnız değildir. Eski bir gazeteci olan Han Yeo-jin, onun sırrını keşfeder ve ruhların hikâyelerini gün yüzüne çıkarmak için birlikte çalışırlar.
Her yeni dava, Mu-jin’in kendi geçmişiyle yüzleşmesini de sağlar.
Çünkü gördüğü hayaletlerden biri, onun kişisel tarihine çok daha yakındır...