Güney Kore'nin kalabalık sokaklarında sıradan bir yabancı gibi yaşayan David Jung, aslında geçmişi derin sırlarla örülü eski bir Amerikan istihbarat ajanıdır. Yıllar önce aldığı bir karar, sadece kariyerini değil, hayatını da sonsuza dek değiştirmiştir. Kimliğini gizleyerek uzaklaştığı dünyadan çok uzakta, sakin bir hayat kurmaya çalışırken, geçmişin gölgeleri aniden kapısını çalar.
Şimdi David, sadece peşine düşen değil, aynı zamanda kendi karanlık geçmişiyle de yüzleşmek zorundadır. Onu avlayan kişi ise sıradan biri değildir: Rebecca. Genç, ölümcül ve acımasız bir suikastçı olan Rebecca, dünyanın en tehlikeli casus örgütlerinden biri olan Caddis adına çalışmaktadır. David’i ortadan kaldırmak onun için sadece bir görev değil, aynı zamanda kişisel bir meseleye dönüşecektir.
Bir zamanlar av olan David, artık av durumundadır. Güney Kore'nin neon ışıklı yeraltı dünyasında başlayan bu ölümcül kedi-fare oyunu, uluslararası bir komplonun kapılarını aralarken, David hem Rebecca’nın acımasız saldırılarından kurtulmak hem de Caddis'in küresel planlarını açığa çıkarmak için bir kez daha ajan kimliğine bürünmek zorundadır.
Ancak bu defa işler çok daha kişisel. Ve geçmiş, kimsenin kaçamayacağı kadar yakındır.
Mei Zhuyu, Mei ailesinin alt kollarından gelen, sakin ve içine kapanık bir asilzadedir. Gölgelerle dolu geçmişinden kaçarken, Gizemli Olaylar Bürosu’nda görev almak üzere Chang’an şehrine gelir. Sessizliği ve nezaketi ardında ustaca gizlediği bir becerisi vardır: o, usta bir iblis avcısıdır.
Bir saray şöleninde, kader onu İmparatoriçe’nin asi ve korkusuz kız kardeşi olan Wu Zhen ile karşılaştırır. Wu, imparatorlukta yüksek bir konuma sahip olmasına rağmen, gerçek kimliğini herkesten gizlemektedir. O, hem insan hem iblis kanı taşıyan bir yarı iblis ve İblisler Diyarı’nın gizli muhafızıdır. Onun görevi, iblis dünyası ile insanların dünyası arasındaki kırılgan dengeyi korumaktır.
İkisi de kim olduklarını saklarken, görünüşte zıt ama aslında benzer ruhlara sahip olduklarını fark ederler. İkisini de birbirine yaklaştıran bir sır vardır: 18 yıl önce Chang’an’ı kasıp kavuran esrarengiz yangın. O gece, sadece canlar değil, kaderler de yanmıştır. Bu yangının ardındaki karanlık gerçeği ortaya çıkarmak için güçlerini birleştirirler.
Ancak şehir huzur içinde değildir. Kemik iblisleri yeniden ortaya çıkar, yeraltı dünyasında huzursuzluk baş gösterir ve halk arasında korku yayılır. Wu Zhen ve Mei Zhuyu, farklı geçmişlere ve görevlerine rağmen omuz omuza savaşırlar. Zamanla, aralarındaki güven bağa, bağ ise derin bir aşka dönüşür.
Ancak mutlulukları uzun sürmez. Changxi Sarayı, saraya sızmış iblis kökenlileri temizlemek için bir tasfiye başlatır. Bu ani ve acımasız temizlik, Wu ile Mei’yi kaçınılmaz bir yüzleşmeye zorlar: sadece birbirlerinin gerçek kimlikleriyle değil, aynı zamanda paylaştıkları geçmiş ile de.
Gerçekler ortaya çıktıkça, hem kalplerini hem de dünyalarını sarsacak bir karar vermeleri gerekir: Birbirlerine güvenip karanlıkla birlikte mi savaşacaklar, yoksa görevleri uğruna birbirlerini mi feda edecekler?
Jiang Zhen, özel kuvvetlerde geçirdiği yılların ardından sessiz bir hayata çekilmiş, geçmişiyle yüzleşmeye çalışmaktadır. Ancak kız kardeşinin sürücüsüz bir araçla gerçekleşen gizemli kazada ölmesi, onu tekrar sahaya dönmeye zorlar. Resmî makamlar olayı “talihsiz bir teknik arıza” olarak kapatmak istese de, Jiang Zhen bunun sıradan bir kaza olmadığına emindir.
Gerçeği öğrenmek için kimliğini gizleyerek bir teknoloji devinin içine sızar. Bu şirkette, sürücüsüz araç sistemlerinin geliştirildiği laboratuvarlar ve veri merkezleri, Jiang'ın dikkatini çeken ilk noktalardır. Ancak burada karşısına beklenmedik biri çıkar: Bai Fan. Yıllar önce birlikte görev yaptığı, ancak bir çatışma sonucu yollarını ayırdığı eski partneri.
Birbirlerine olan güvensizliklerine rağmen, her ikisi de aynı gerçeğin peşindedir. Zorunlu iş birliği, zamanla geçmişin hesaplaşmasına, kırgınlıkların yüzeye çıkmasına ve yeniden tanımlanan bir bağa dönüşür. Araştırmaları derinleştikçe, şirketin sadece kâr amacı gütmediği, aynı zamanda etik dışı deneyler yaptığı ve ölümcül sonuçlara yol açan bir yazılım geliştirdiği ortaya çıkar.
Jiang Zhen ve Bai Fan, hem şirketin adamlarından hem de geçmişlerindeki hayaletlerden kaçarak gerçeği açığa çıkarmak zorundadır. Ancak bu görev, sadece gerçeği ortaya çıkarmakla kalmayacak, aynı zamanda hayatlarını tamamen değiştirecek bir bedel de getirecektir.
Her şey 1970’li yıllarda başlar. Gençliklerinin baharındaki iki çift, hayatın getirdiği rastlantılarla birbirlerini bulur. Saf bir sevgiyle başlayan ilişkileri, dönemin sosyal ve siyasi çalkantıları içinde sınanır. Hayat, onları beklenmedik yönlere savururken, bazı aşklar yarım kalır, bazılarıysa acı dolu vedalarla son bulur.
Yıllar geçer. Her biri kendi hayatına devam etmeye çalışırken, geçmişin gölgesi zaman zaman kalplerini yoklar. Kimi evlenmiş, kimi başka şehirlere savrulmuş, kimi ise yalnız kalmıştır. Ama o ilk gençlikte hissedilen duygular, hiç tam anlamıyla silinmez.
Günümüzde, bir tesadüf ya da belki kaderin bir cilvesiyle yollar tekrar kesişir. Artık farklı insanlar olsalar da, geçmişteki bağlar hâlâ canlıdır. Yeni bir başlangıcın mümkün olup olmadığını sorgularken, hem kendileriyle hem de zamanla yüzleşmek zorunda kalırlar.
Bu, zamanın aşka etkisini, kayıpların kalpte bıraktığı izleri ve ikinci şansların umudunu anlatan duygusal bir yolculuktur.
Li Xiulan, küçük kızı Li Yan ile birlikte sakin ve sıradan bir hayat sürdüğü sahil kasabasında tanınan, sevilen bir kadındır. Ancak bir sabah, kasabayı sarsan bir cinayet haberiyle her şey değişir. Kısa bir süre sonra işlenen ikinci cinayet, olayın tesadüf olmadığını ortaya koyar.
Polis, kasabanın geçmişini didik didik ederken, Li Xiulan'ın eskiye dair unuttuğu ya da bilinçli olarak bastırdığı anılar tekrar gün yüzüne çıkmaya başlar. Bu cinayetlerin, onun geçmişiyle sandığından çok daha fazla bağlantısı olduğu yavaş yavaş açığa çıkar. Kızı Li Yan da kendi yollarıyla bu gizemi anlamaya çalışırken, annesiyle arasındaki ilişki gerilim dolu bir hal alır.
Polis soruşturması ilerledikçe, kasabanın göründüğü kadar masum olmadığı ortaya çıkar. Komşular, arkadaşlar ve hatta aile bağları sorgulanmaya başlanır. Herkesin bir sırrı vardır. Ve bu sırlar, Li ailesini beklenmedik bir tehlikenin tam merkezine yerleştirir.
Giderek daha karanlık hale gelen olaylar karşısında, Li Xiulan hem kızını korumak hem de yıllardır gömülü kalan gerçeklerle yüzleşmek zorundadır.
Bir zamanlar okulunun basketbol takımının kaptanı olan genç bir adam, aniden çok farklı bir dünyada kendini bulur. Özellikle sporcu kimliğiyle tanınan bu genç, okulun erkek voleybol takımına katılmaya zorlanır. Ancak bu takım, toplumun genellikle dışladığı queer bireylerden oluşmaktadır.
Başlangıçta, takımın içinde bulunduğu ortamı ve oyuncularını anlamakta zorlanan genç, zamanla onları tanıdıkça bu yeni takıma uyum sağlamaya başlar. Bir yandan kendi kimliğiyle yüzleşirken, diğer yandan takım arkadaşlarının destekleyici tutumları ve cesur yaşam tarzları onu derinden etkiler.
Genç adam, bu süreçte sadece sporla değil, aynı zamanda kendisiyle ve toplumun ön yargılarıyla da mücadele etmek zorunda kalır.
Bir reklam şirketinde çalışan genç bir kadın, uzun süredir birlikte olduğu erkek arkadaşının sadakatsizliğini keşfeder.
Kalp kırıklığı ve güvensizlik içinde, hayatına bir değişiklik yapmaya karar verir ve patronunun yanına taşınır.
Patronu, iş yerinde sert ve soğuk bir figürdür, herkes ondan korkar.
Ancak, kadın bu yeni yaşamının bir başka gerçeğiyle tanışmak üzeredir: Patronu, gizlice güçlü bir Yakuza ailesinin liderlerinden biridir.
Genç ve karizmatik bu adam, dışarıdan soğuk ve mesafeli görünse de, aslında yeraltı dünyasında büyük bir güç sahibidir.
Kadın, patronunun karanlık dünyasından habersizken, bu yeni yaşamı hem bir tehdit hem de beklenmedik bir fırsat sunmaktadır.
Kang Jiawei ve Xu Jingjing, birbirinden çok farklı karakterlere sahip olmalarına rağmen lise yıllarını birlikte geçiren sıkı dostlardır. Onlarla birlikte, aynı sınıfı paylaşan bir grup arkadaş, gençliğin getirdiği dostluk, hayal kırıklığı, aşk, kaygı ve umut dolu deneyimlerin tam ortasındadır.
Hikâye, sadece Kang Jiawei ve Xu Jingjing’in değil, tüm grubun kendini tanıma ve büyüme sürecini anlatır. Her bir karakter, kendi ailesel sorunları, gelecek kaygıları ve kişisel hedefleriyle mücadele ederken, aralarındaki dostluk bağı onları bir arada tutar.
Kimi zaman sınıf geçme stresine, kimi zaman ilk aşka ya da ilk kalp kırıklığına tanıklık ederler. Kavga ettiklerinde ayrılır gibi olsalar da, günün sonunda hep birlikte gülmeyi başarırlar. Hayatın onlara sunduğu her sınavda biraz daha olgunlaşır, kendi kimliklerini ve tutkularını keşfederler.
Bu hikâye, sadece bir grup lise öğrencisinin anı defteri değil; aynı zamanda gençliğin saf, kırılgan ama güçlü doğasının bir yansımasıdır. Çünkü her kahkaha, her gözyaşı, onların “biricik gençlik yıllarının” parçasıdır.
Hikâye, genç ve idealist bir doktor olan Mi Ka’nın gözünden anlatılmaktadır. Mi Ka, tıp fakültesinden yeni mezun olmuş ve büyük bir şehir hastanesinde asistan doktor (intern) olarak çalışmaya başlamıştır. Henüz mesleğin başında olan Mi Ka, yoğun tempoya, stresli ameliyatlara ve hastane koridorlarındaki mücadelelere alışmaya çalışırken, hayatını tamamen değiştirecek biriyle tanışır: Xing Kelei.
Xing Kelei, seçkin bir özel harekât (SWAT) biriminde görevli, disiplinli, soğukkanlı ve görevine son derece bağlı bir özel operasyon ajanıdır. Mi Ka ile yolları, hastane tarafından düzenlenen bir acil durum kurtarma tatbikatı sırasında kesişir. Bu eğitim, doktorların kriz anlarında nasıl davranmaları gerektiğini öğrenmeleri için SWAT ekibiyle ortak yürütülmektedir.
İlk karşılaşmaları gergin ve profesyoneldir. Mi Ka, kurallara bağlı ve ciddi Xing Kelei’ye karşı başta mesafeli durur. Ancak zamanla, görevler ve tatbikatlar aracılığıyla tekrar tekrar yolları kesişir. Bu süreçte Mi Ka, Xing Kelei’nin sadece sert görünüşünün ardında yatan koruyucu, fedakâr ve dürüst yanlarını keşfeder. Öte yandan Xing Kelei de Mi Ka’nın cesaretine, empatisine ve tıbbi bilgisinin yanı sıra insani yönüne hayran kalmaya başlar.
Ancak hayat, sadece tatbikatlardan ibaret değildir. Gerçek operasyonlar, tehlikeler ve ani krizler her an kapıdadır. Bir SWAT ajanıyla bir doktorun aşkı, sadece duygusal değil, hayatla ölüm arasındaki ince çizgide yaşanacaktır.
Hikâye, hayali bir ülke olan Bhutin'de geçmektedir. Bhutin'in Veliaht Prensi In ile sıradan ama güçlü bir aileden gelen Kaning, aileleri arasındaki eski bir söz üzerine evlenmek zorunda kalırlar. Bu evlilik başlangıçta sadece bir sorumluluktan ibarettir — duygulardan değil, görevden doğmuştur.
Ancak bu evlilikten önce Prens In’in hayatında çok özel bir kişi vardır: Minnie. Minnie ile olan ilişkisi o kadar derindir ki, dışarıdan bakanlar onu neredeyse Prens’in sevgilisi sanır. Prens In, bir zamanlar Minnie’ye evlenme teklif etmiş ama Minnie onu reddetmiştir. Şimdi ise pişmanlık içindedir; yaptığı hatanın farkına varmış ve Prens In’i geri kazanmak istemektedir.
Diğer yandan, tahtta gözü olan bir başka isim daha vardır: Eski Veliaht Prenses. O, kendi oğlunun —Prens In’in kuzeni— tahta geçmesi için entrikalar çevirmekte ve Prens In’in itibarını zedelemeye çalışmaktadır. Saray, görünenden çok daha karmaşık ve tehlikelidir.
Tüm bu karmaşanın ortasında, Prens In ve Kaning her gün birlikte zaman geçirdikçe birbirlerini daha iyi tanımaya başlarlar. Başta soğuk ve mesafeli olan ilişkileri, zamanla yerini saygı ve anlayışa, ardından da gerçek bir aşka bırakır.
Ancak Minnie’nin geri dönüşü, Eski Prenses’in taht oyunları ve geçmişin gölgeleri bu yeni gelişen ilişkiyi tehdit etmektedir.